top of page

ÖZBEKİSTAN SEYAHATİ-BUHARA


Taşkent’ten Buhara’ya geçtiğimizde önce Hoca Bahouddin Nakşibendi’nin hocası Sayyid Amir Kulal’ın kabrini, ardından Hoca Bahouddin Nakşibendi’nin annesinin kabriniz ziyaret ederek öğlen saatlerinde Hoca Bahouddin Nakşibendi’nin istirahatgâhına geçmiştik. Daha sonra Buhara şehrine yöneldik. Buhara şehri üzerine konuşurken de iki şehirden bahsetmek gerekir. Tarihi Buhara şehri ve SSCB döneminde kurulan ve geliştirilen Buhara şehri. Klasik bir çerçeve olacak ama tekrarlamakta fayda var. SSCB döneminde geliştirilen şehir, geniş cadde ve sokakları, park bahçe ve yeşil alanları ile apayrı bir görünüm çizerken, Tarihi Buhara şehri dar sokakları, tuğla ile yapılmış, Anadolu’daki gibi saman ve toprağın karışımı ile elde edilen çamurdan sıvama binaları, avlulu evleri ile farklı bir kültür ürünü olduğunu göstermektedir. Bizim daha çok odaklandığımız ve zaman geçirdiğimiz yer tarihi Buhara şehri oldu. Tarihi Buhara şehrinde cadde ve sokakların darlığı, evlerin yüksekliğinin bir iki katlılığı ön plana çıkıyordu. Buhara’nın tarihi misyonuna uygun olarak cami ve medreselerin çokluğu da dikkati çekiyordu. Diğer şehirlerde çok görmediğimiz veya benim fark etmediğim bir görüntü medrese, türbe, cami kullanım amaçlı yapılmış binaların önünde büyük bir havuzun varlığıydı. Eski Buhara şehrinin en büyük medreselerinden birinin önündeki havuz aynı zamanda şehrin merkezi durumunda. Gün içinde özellikle akşamları halkın ve turistlerin uğrak yeri konumunda. Türk Dünyasının ortak kültürel öğelerinden birine Nasreddin hocaya burada da rastlıyoruz. Buhara tarihi misyonuna uygun olarak, çok sayıda hem tarihe yön vermiş, hem İslam dininin yayılmasında ve öğretilmesinde emeği geçmiş müstesna şahsiyeti bağrında barındırıyor. Vilayet merkezi medeniyet ve istirahat bahçesi (VILOYAT MARKAZY MADANIYET VA ISTIROHAT BOG’I) adı verilen başta dut ağaçları olmak üzere değişik ağaç türleri ile yeşile bürünmüş rekreatif amaçlarla oluşturulmuş bir alana giriyoruz. Bir taraftan çocuklar için oyun alanları oluşturulmuş bir taraftan da bizdeki çay bahçesi niteliğinde tesisiler yer alıyor. Aynı bahçe içerisinde Samanoğulları devletinin kurucusu İsmail Samani’nin türbesini ziyaret ediyoruz. Türbe’nin yapımında tuğla kullanılmış. Ancak mimari ve yapım tekniği bakımından özgün bir türbe. Tuğlalar farklı şekillerde örülerek farklı bir görünüm verilmiş. Bahçe içerisinde bir de göl var. Daha sonra Buhara Havuzlu Cami’ye geçiyoruz. Adını caminin önündeki havuzdan alan, girişindeki tahta direkler ve ahşap işçiliği ile dikkati çeken bir cami. İçerisi oldukça mütevazı bir görünüme sahip. Camiden ayrılınca Buhara Kalesine doğru yöneliyoruz. Cami ile Kale arasındaki yürüme yolunda seyyar satıcılar ve çeşitli ihtiyaçlara cevap veren dükkânları görmek mümkün. Seyyar satıcılardan birinin levhası “Ali Baba Milli taamlar”. Buhara kalesine giriyoruz. Kale hafif tepelik bir alan üzerine yapılmış. Kale içerisinde cami, müze ve doğal hayata yönelik dondurulmuş hayvanların sergilendiği sergi alanları yer alıyor. Tarihi dönemde kullanılan alet edevat ve giyim malzemelerinin sergilendiği ilginç bölümler yer alıyor. Kaleden çıktıktan sonra 1530-1536 yılları arasında yapılmış olan Mir Arab Medresesine geçiyoruz. Medresenin bir bölümünde Mir Arab Türbesi yer alıyor. Mir Arab Yemen’den Buhara’ya gelip yerleşmiş Yemen şehzadesi olan Şeyh Abdullah Yemeni’dir. Buharalı Türkler Şeyh Abdullah’ın Yemen’den gelmiş olmasından dolayı kendisine Miri Arap adını vermişlerdi. Medrese’nin bir kısmı aktif ve medresede dini eğitim faaliyetleri devam ediyor. Buhara Kalesi ile Mir Arab Medresesi arasında kalan alan şehrin tarihi dokusunu oluşturuyor. Bu alanda bir taraftan tamirat, bakım onarım işleri devam ediyor. Tamirat ve bakım işlerinden bahsederken Özbekistan’ın tamamında gördüğümüz dikkati çeken hususlardan biri her yerde hummalı bir bakım onarım faaliyetlerinin devam ettiğiydi. Özellikle Buhara’nın eski şehir bölümünde tarihi dokuyu canlı tutmak için yapım onarım işlerinin devam ettiği dikkati çekiyor.

bottom of page