813-833 Yılları arsında halifelik yapan Mem'un un vali olarak tayin ettiği Abdullah bin Tahir’e babasının tavsiyelerini içeren mektubun bir örneğine İbn Haldun Mukaddimede (sh. 573-581) yer vermiş. Hem yöneticilerin hem de her insanın ders alması gereken öğütlerin yer aldığı metin aşağıdadır.
Rakka, Mısır ve bu ikisi arasındaki mıntıkaya, Halife Me'mun (Halifeliği 813-833 yılları arası) tarafından vali tayin edilen Abdullah b. Tahir’e babası Tahir b. Hüseyin'in yazmış olduğu mektuptur. Vali tayin edilmesi münasebeti ile oğluna hitaben kaleme aldığı meşhur mektupta Tahir, mensup olduğu hanedanlık bağlı olduğu hükümet itibariyle oğlunun ihtiyaç duyacağı, gerek ahlâki âdâb ve kaideler, gerekse şer'î siyaset ve (şer'î olmayan) hükümdarlık siyaseti ile alâkalı hususların hepsini ona tenbih ve tavsiye etmiş, ne hükümdarın ne de tebaadan herhangi bir kimsenin müstağni kalamayacağı ahlâkî faziletlere ve güzel meziyetlere kendisini teşvik etmişti. Tahir b. Hüseyn'in vali olarak atanan oğluna mektubunun metni:
Bismillahirrahmanirahim
(Allah'a hamd u sena, Resulüne salat ve selâmdan sonra, şeriki ve naziri bulunmayan Allah'tan korkmanı, O'nu saymanı, O ulu ve yüce varlığın murakabesi altında olduğunu bilmem ve gadabından uzak durmanı sana tavsiye ediyorum. Tebaam, gece gündüz koru ahiretini, eninde sonunda varacağın yeri, bağlı olduğun hususu ve sorumlu olduğun şeyi hatırlamak suretiyle, Allah'ın sana giydirmiş olduğu afiyet hilatında bulunmaya devam et. Bütün bu hususlarda, Ulu ve Yüce Allah'tan seni koruyacak, kıyamet günü onun cezalandırmasından ve elim azabından kurtaracak amelden ayrılma. Allah Taâlâ sana (valiliği nasip etmekle) ihsanda bulunmuş, idaresini senin emrine verdiği kullanna merhametli olmanı şart koşmuş, onlar hakkında âdil olmanı, onlara karşı olan muamelende onun (Allah'ın) hakkına ve hududuna göre hareket etmeni, onları müdafaa etmeni, ailelerini, kadınlarım, itibarlarını, canlarını, yol emniyetlerini korumam, sulh içinde yaşamalarını temin etmeni, bir vecibe olarak sana yüklemiştir. (Şayet hakkıyle ifa etmezsen) üzerine farz kıldığı şeyden dolayı seni muaheze edecek, o noktada seni durduracak ve hesabım senden soracaktır. (Eğer üzerine düşeni gücün yettiği kadar eksiksiz eda edersen), ondan dolayı önceden ve sonra sarf ettiğin çabalar sebebiyle seni mükâfatlandıracaktır.
Aklım, fikrini ve dikkatini bu hususa teksif et, her hangi bir meşguliyet bununla ilgilenmene engel olmasın. İşin başı ve içinde bulunduğun durumun temeli, Allah'ın ilk defa önüne getireceği ve hesabım soracağı şey de budur, ilk defa nefsini mükellef tutacağın ve davranışlarına esas alacağın şey, Ulu ve Yüce Allah'ın üzerine farz kıldığı beş vakit namaza devam etmek, bu namazları, imam olarak cemaat halinde eda etmek, abdesti güzel almak, başlarken Ulu ve Yüce Allah'ı zikretmek (iftitah tekbirinden sonra sübhaneke Okumak) gibi sünnetlerine riayet ederek namazı ifa etmek olsun. Kur'an'ı tertil ile oku. Rükuu, sücudu ve teşehhüdü güzel yap. Düşünceni ve niyetini namaza yönelt. Maiyetindekileri ve emrin altında olanları cemaatla namaz kılmaya teşvik et. Buna alıştır. Çünkü izzet ve celal sahibi Allah "Şüphe yok ki, namaz kötülükten ve çirkin şeylerden İnsanı men eder buyurmuştur (Ankebut, 29/45).
Bundan sonra yukarıdaki hususlara şunları da ilave et: Resûlüllah'ın (s.a.) sünnetine göre hareket et, onun ahlâkı üzere olmaya azmet, ondan sonra gelen selef-i salihin peşini takip et, Başına bir iş geldiği zaman, aziz ve celil Allah'tan korkup, o'na istihare et. (Yani kendisinden hayırlı olan ciheti dileyerek yardım niyaz et, kalbinde ona yönelerek, hakkında hayırlı olan hususun kalbine ilham edilmesini ondan iste). Ulu ve Yüce Allah'ın kitabında indirmiş olduğu emrine, nehyine, haramına ve helalına riayet ederek, Resûlüllah'dan gelen hadisleri rehber edinerek, seni başarılı kılmasını Allah’tan dile. Sonra izzet ve Celâl sahibi Allah için, o konuda hak ile kaim ol. Hoşlandığın veya hoşlanmadığın hususlarda yakın veya uzak olan kimseler için sakın adaletten sapma.
Dini' din âlimlerini, fıkhı, fakihleri, izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın kitabını ve bu kitaba göre hareket edenleri daima tercih et. Çünkü kişinin kendisini süslediği şeylerin en üstün olanı, dinin inceliklerini bilmesi, bunu araştırması, bunun için teşvikte bulunması Ulu ve Yüce Allah'a yaklaşmaya vesile teşkil eden şeyleri bellemesidir. Zira tümü ile hayra delil olan, ona sevk ve onu emreden, günahlardan ve bütün felaketlerden meneden dindir. Aziz ve Celil olan Allah'ın tevfikı sayesinde kişinin onun hakkında bilgisi ve saygısı artar, ahirette daha çok yüksek dereceler elde eder. Ayrıca (senden) zuhur eden bu gibi hususlara halkın şahit olması, iktidarını ve idareni ciddiye almalarını, hükümetin karşısında heybet duymalarını, seni dost bilmelerine ve adâletine güvenmelerini temin eder. Her işinde itidal üzere ol En fazla emniyeti temin eden, en çok fazileti kendinde toplayan ve faydası en ziyade aşikâr olan şey budur. İtidal insanı doğruluğa davet eder, doğruluk tevfikın ve başarının delilidir. Tevfik ise saadete sevk eder. Dinin esası olan ve doğruya ileten sünnetler itidale istinad eder. O halde bütün dünya işlerinde ona öncelik ver.
Ahireti, sevabı, iyi amelleri, güzel gelenekleri, doğru ve yardımsever olmanın belirgin vasıflarını, çokça iyilik yapma ve bunun için çabalama hususunu talep ve takip etmekten geri durma. Ancak bu gibi davranışlardan maksadın, Allah Taâlâ'nın zatı, rızası ve ikramının mahalli olan Cennette Allah dostlarıyle birlikte bulunmak olsun. Bil ki, dünyevi işlerdeki itidalin sonucu izzet bulmak ve günahlardan arınmaktır. Her cihetten sem koruyan ve bütün işlerine elverişli olan itidaldan daha üstün hiç bir şey bulamazsın. Şu halde ona göre hareket et, onu kendine rehber edin ki bütün işlerin gerçekleşsin, gücün artsın, umumi ve hususi her şeyin düzelsin.
Ulu ve Yüce Allah hakkında hüsnü zan sahibi ol ki, O'nun seni gözetmesi tam 'olsun. Tüm İşlerde (dürüst hareket etmek suretiyle, rızasını kazanmak için) bir vesile ara ki, o sayede üzerindeki nimeti devam etsin.
Duyumunu tahkik ederek açıklığa kavuşturmadan evvel, işinde görevlendirdiğin hiç bir kimseyi itham etme, Çünkü suçsuz insanları töhmet altında tutmak ve haklarında izanda bulunmak çok ağır bir vebaldir. Maiyetinde bulunan mesai arkadaşların hakkında hüsnü zan sahibi olmayı kendine şiar edin ve bunlar hakkında hâsıl olan suizanları kendinden defet. Onlar hakkında böyle şeyler düşünme. Çünkü bu hareketin, onların senin için çalışmalarına ve çabalamalarına yardım eder. Allah'ın düşmanı şeytanın, işlerine karışmasına göz yumma. Çünkü şeytan sende gördüğü (ve husule getirdiği) azıcık bir zaafla da yetinir ve çevrendeki kişiler hakkında suizanda bulunman suretiyle seni derde düşürür Bu da hayattan aldığın hazzı azaltır (tadını tuzunu giderir).
Şuna dikkat et. Hüsnüzanda bulunmakla kuvvete ve rahata kavuşursun, bu sayede elde etmek istediğin şeyleri, seni tatmin edecek bir şekilde elde etme imkânını bulursun. Hüsnüzan, herkesin seni sevmelerini ve her şeyin istikamet üzere olmasını temin amele etmen, işlerinle ilgili hususlarda onlar hakkında araştırma ve soruşturma yapmana engel olmasın. Devlet adamları ve memurlarla doğrudan temasta olmak, tebaayı korumak, ihtiyaçlarına nezaret etmek ve sıkıntılarına katlanmak, senin için bunun şeylerden daha kolay olmalıdır. Böyle hareket etmek, dinî hükümlerin daha iyi tatbik edilmesini ve sünnetin daha ziyade ihya edilmesini sağlar.
Bütün bu hususlarda iyi niyetle ve hulus-i kalple hareket et. Yaptığından sorumlu olduğunu, işlediğin iyiliklerin mükâfatını göreceğini, kötü davranışların cezasını çekeceğini bilen bir kimsenin dikkati ile kendini düzeltmeye bilhassa dikkat et. Çünkü Ulu ve Yüce Allah, dini emniyet ve izzet (vesilesi) kılmıştır. Ona tabi olanı yüceltmiş şereflendirmiştir.
Sevk ve idare ettiğin kimselere olan muamelende, dinin usûlünü ve onun en doğruya ileten yolunu takip et. Neye müstahak iseler ve durumları neyi gerektiriyorsa ' ona göre Allah Taalâ'nın tayin ettiği cezaları suçlulara tatbik et. Bu hususta "adam, boş ver”, deme, ihmal gösterme, suçluların cezasını tehir etme. Zira bu hususta ağır davranman, halkın hakkında besledikleri hüsnü zannı bozar, Güzel ananelere uyarak bu husustaki işinde azimli ol. Bid9atlardan ve şaibeli şeylerden uzaklaş. Böyle yaparsan dinin salim, mürüvvetin kâmil olur. Ahdine vefa et, verdiğin sözü tut, birine iyilik vaad edersen, yerine getir. İyilik yap ve yapılan iyiliklere iyilikle mukabele et, Tebaandan, kusurlu olan herkesin, kusuruna ve ayıbına göz yum, yalan ve iftiradan dili koru koğuculardan (ve adam çekiştirenlerden) nefret et. Çünkü dünya ve ahiret, itibariyle işlerinin bozuk gitmesinin ilk sebebi, yalancıları (ve dalkavukları kendine yaklaştırman ve yalan söylemeye cüret etmendir. Şüphe etme ki, günahların başı yalan, sonu iftira ve koğuculuktur. Koğuculuk yapan, hiç bir zaman emniyette olmaz, koğuculuğa değer veren bir kimsenin güvenilir bir dostu bulunmaz, doğru dürüst hiç bir işi yolunda gitmez, İyi ve doğru insanları sev, eşrafa hak ölçüler içinde izzet göster, zayıflara yardım et, sıla-yı rahim yap, bundan maksadın sadece Yüce Allah'ın rızası ve emrinin izzet bulması olsun. Bu maksatla hareket ederek Allah'ın vereceği sevabı ve ahiret yurdunun saadetini bunda ara, havailikten ve haksızlıktan kendini uzaklaştır. Bu iki şeyden, düşünceni ırak tut, bu gibi şeylerden uzak olduğunu tebaana da göster. Tebaana olan ihsanın, onları adâletle idare etmek olsun, aralarında hakkaniyetle ve seni doğru yola ulaştıracak olan marifetle hükmet.
Kızdığın zaman kendine hâkim ol, hilim ve vakarı tercih et. Maksadına doğru yürürken hiddetten, şiddetten, hafiflikten, telaşa düşmekten, kibir ve gururdan sakın.
"Mutlak olarak söz sahibi (musallat, diktatör) benim, dediğim dediktir” , demekten sakın. Bu anlayış, derhal düşünceyi noksanlaştırır. Ulu ve Yüce Allah hakkındaki yakîni azaltır, Şunu bil: Mülk, her türlü kusurdan münezzeh olan Ulu Allah'ındır. Onu dilediğine verir, dilediğinden de çekip alır (Âlu İmran, 3/26).
Sultanın yakınlarından olan ve hanedanlığın nimetleri içinde yüzen, fakat sahip oldukları nimeti bilmeyen kimseler, Allah'ın lütuf ve ihsanı hususunda nankörlük yapıp, Ulu ve Yüce Allah'ın fazlından verdiğine dayanarak haksızlık yapmaktadırlar. Bu durumdakilerden daha çabuk nimet hali zail olan ve başına bela gelen hiç bir kimse bulamazsın. Kendini, hırslı ve obur olmaktan uzak tut. İyilik, takva, tebaanın durumunu düzeltmek için çalışma, raiyyenin memleketini imar etme, hallerini araştırma ve soruşturma, kanlarını koruma, darda kalanların imdadına yetişme senin için biriktirilen hazine ve saklanılan define olsun, bundan başka hazinen ve definen olmasın.
Şuna dikkat et: Hazinelerde biriktirilen ve saklanan mallar nemalanmaz. Şayet bu mallar tebaanın durumunu düzeltmek, haklarını vermek ve onlara gelecek olan ezayı defetmek için harcanırsa, nemalanır ve temizlenir. O sayede halkın hali düzene, devlet işleri yoluna girer, zaman hoş bir çağ olur, o malda izzet ve menfaatin var olduğuna inanılır, İslâm (ülkeleri)nin imarı ve halkının refahı için mal ayırman, sakladığın hazinen olsun. Emirü'lmüminin memurlarının senden önceki döneme ait haklarını bu maldan eksiksiz Olarak öde, (tebaanın) paylarına düşeni bundan ver. Hallerini düzeltmek ve geçimlerini yoluna koymak için gerekli olan hususları göz önünde tut. Böyle yaparsan, sahip olduğun nimetten afiyet içinde olduğun halde faydalanırsın. Allah Taâlâ'dan daha fazlasını almaya hak kazanırsın. Bu suretle tebaandan vergi ve haraç toplamaya daha çok muktedir olursum Adâletin ve ihsanın herkese Şâmil olduğu için, sana daha rahat itaat ederler, istediğin her şeyi gönül hoşluğu ile yap, bu hususta senin için tesbit ettiğim şeyleri yapmaya gayet. Bu bakımdan çok dikkatli ol, sadece Allah'ın yolunda ve onun hakkı için harcanan malların (dünyevî ve uhrevî faydası) bakidir.
Hakkına şükredenleri ve razı olanları tanı, bundan dolayı onları mükâfatlandır. Sakın dünya ve dünyanın aldatıcılığı (göz alıcı ziyneti) ahiretteki dehşetli korkuyu, sana yapman gereken hususlarda gevşek davranmana sebep olmasın. Şüphe etme kil gevşeklik ihmale, ihmal de felakete yol açar. Faaliyetin, Aziz ve Celil Allah için ve Allah (ın çizdiği hudutlar dahilin)da olsun, sevabı O'ndan bekle, muhakkak ki, her türlü kusurlardan münezzeh olan Allah, sana bol bol lütufta bulunmuştur. O halde bir an bilç O'na şükretmekten geri durma ve sadece O'na güven ki, Allah üzerindeki hayır ve ihsanı daha da artırsın, şüphe yok ki, izzet ve celâl sahibi olan Allah, şükredenlerin şükrü ve iyilik yapanların iyilikleri nispetinde mükâfat verir.
Hiç bir günahı küçümseme, hasetçiye arka çıkma, günahkâra (ve suçluya) acıma, nanköre ihsanda bulunma, düşmana yağcılık yapma, koğuculan tasdik etme, gaddara emniyet etme, fâsık ile dost olma, azgının ardından gitme, riyakârı övme, hiç bir inşam hor ve hakir görme, herhangi bir ihtiyaç sahibini ve fakiri eli boş çevirme, bâtılı hoş karşılama, soytarılara yüz verme vaadinden cayma, kibirlenerek övünme, öfkeni belli etme, çalım satma, böbürlenerek yürüme, sersemi tezkiye etme, ahireti talepte ihmal gösterme, adam çekiştirenin yüzüne bakma, çekinme veya müdaraa gibi sebeplerle zâlime göz yumma, ahirette verilecek olan mükâfata dünyada sahip olmak arzusunda olma.
Fıkıh ve hukuk âlimleriyle istişarede bulun, kendini hilme alıştır, tecrübe sahiplerinden, akıl ve fikir ehli olan kişilerden ve hikmete aşina olan zevattan faydalan. Refah içinde yaşayanlar (müsrifler) ile cimrileri, istişare meclisine alma, bunların sözlerini dinleme. Zira bunların verecekleri zarar, temin edecekleri faydalardan daha çoktur.
Karşılaştığın hususlar içinde, hiç bir şey pintilikten daha çok tebaanın durumunu bozmaz. Şunu bil ki, haris ve tamahkâr olursan, çok alır, az verirsin. Böyle olunca da, pek az müddet müstesna hâkimiyetin doğru dürüst devam etmez. Çünkü tebaan, mallarından el çektiğin ve kendilerine haksızlık yapmadığın sürece, severek sana bağlı kalır, maiyetindeki kişiler- den, samimi surette seni sevenleri, kendilerine ihsan ve ikramda bulunmak suretiyle has dost edin. İhsan ve ikram kapılarını size samimiyetle ve hulus-i kalple bağlı olan dostlarınıza açın. Pintilikten kaçın ve bil ki, insanın ilk defa Rab’ına âsi olmasına pintilik sebep olmuştur, âsi olan kişi ise rezil ve rüsvay olmak durumundadır. Onun için Ulu ve Yüce Allah "Kim nefsinin pintiliğinden korunursa, felah bulan işte onlardır” (Tegabün, 64/18), buyurmuştur. O halde, cömertliğin yolunu hak ile kolaylaştır. Hissene düşen maldan, tüm Müslümanlara bir nasip ve pay ayır. Yakinen bil ki, insan fiillerinin en üstünü cömertliktir. O halde onu kendine huy edin, hal ve hareketinde ondan başkasına razı olma.
Bağlı oldukları daireleri ve defterlerini inceleyerek askerlerin durumunu araştır, erzak ve aylıklarını bol bol ver, rahat geçinmelerini temin et. Bu sayede Ulu ve Yüce Allah onla- İhtiyaçlarını giderir. Bu yüzden de onlara karşı olan durumun kuvvetlenir, daha fazla hulus-ı kalp ve gönül rahatlığı ile sana itaat eder ve emrini dinlerler, iktidarı ve idareyi elinde tutan bir zatın, askerlerine ve tebaasına karşı olan adâletinde, ihsanında, insafında, alâkasında, şefkatında, İyiliğinde ve hallerini genişletmesinde merhamet esasına göre hareket etmesi saadet olarak ona kâfidir. O halde bu iki kapının birinden, (tebaa veya asker cihetinden) bir kötülük gelirse, öbür tarafın üstünlüğüne dayanarak onu bertaraf et ve hiç bir zaman bu hareket tarzından ayrılma. Böyle olursa, inşallah-ı Taâlâ muvaffak olmuş, salah ve felah bulmuş bir insan olarak O’na kavuşursun.
Malum olsun ki, Allah Taâlâ'nın nazarında kaza ve adâlet işlerinden daha üstün olan hiç bir şey yoktur. Zira arzda, insanların ahvâlini tutmaya ve denkleştirmeye esas olan Allah'ın terazisi kaza ve adâlettir. Hükümde, kazada, idâri muamelelerde ve amelde adâletin yerine getirilmesiyle tebaanın hali düzelir, yollar emniyete kavuşur, mazlumun hakkı yerilir, halk haklarını alır, geçim güzelleşir, tebaa itaat hakkım ifa eder, Allah afiyet ve selamet nasip eder, Din işleri düzelir, gelenekler ve kanunlar kendi yollarında (mutad bir şekilde) yürür, Ulu ve Yüce Allah'ın emri ve hükmü hususunda titiz davran, töhmet mahallinden uzak dur, Cezaların yerine getirilmesi için teşebbüse geç. Fazla da acele etme, yakınma ve sızlanma halinden uzak ol, kısmete kanaat et, tecrübenden istifade et sıhhatine dikkat et, dilini düzelt, şikayetçiye insafla muamele et, şüpheli yerde dur ve düşün, Delili açık olarak ortaya koy, (adlî ve hukukî muameleleri yürütürken) tebaandan hiç birine müdaraa etme, kimseyi kayırma, kınayanların kınamasından çekinme, dikkat el, gözetle, bak, düşün, taşın, ibret al, Rabb'ına karşı mütevazi ol. Bütün tebaaya ile muamele et, hakkı (en ince ve en ağır biçimde) kendine tatbik et, kan dökme meselesinde acele davranma, Çünkü Ulu ve Yüce Allah katında kanın büyük bir ehemmiyeti vardır. Onun için haksız yere kan akıtmaktan sakın.
Tebaanın halinin düzelmesine vesile olan, Allah tarafından, İslâm için izzet ve yücelik, Müslümanlar için genişlik ve sağlamlık, İslâm düşmanları için zillet ve gayz, Müslümanların hasımları olan kâfirler için meskenet ve küçüklük ifadesi kılman haraca bak. Bunu istihkak sahipleri arasında adâlet, hakkaniyet, eşitlik ve umumilik esaslarına göre teni et Bu maldan cüzi bir şey hususunda dahi, şerefinden dolayı şerifi (ve asilzadelere), ser- velinden dolayı zengini, kâtibini, has dostlarından her hangi birini ve maiyetindekilerini muaf tutma Kimseden, takatından fazla haraç (ve vergi) alma, bu hususta haddinden
ziyade bir şeyle mükellef tutma. Herkesi, hak olan hususa şevket. Çünkü umumun rızasını kazanmak için en lüzumlu ve halkın dostluğunu kazanmak için en faydalı şey budur. Şunu bil ki vali tayin edilmekle, bekçi, koruyucu ve çoban olmuş durumdasın, idare ettiğin insanlara raiyye (sürü, sana râi, çoban) isminin verilmesinin sebebi, sırf onlara çobanlık yaptığından ve başlarında nezaretçi olduğundandır. Şu halde, onların gönül hoşluğu ile verdikleri (ihtiyaçları dışındaki) şeyleri al ve bunları, durumlarını ve işlerini düzeltmek, ihtiyaçlarını karşılamak için harca. Siyasete ve illete muvafık olarak hareket edebilecek olan rey, tedbir ve tecrübe sahiplerini, adâlet ve ilimden haberdar olan şahısları memur tayin et, Bunların maaşlarını yüksek tut. Çünkü bütün bunlar, sana verilen ve bağlanan görevle ilgili olarak ifade edilmesi lazım gelen haklardandır. Onun için bu görevi yerine getirmene hiçbir meşguliyet mâni olmasın, bunu gerçekleştirmekten hiç bir engel seni alıkoymasın. Çünkü bu hareket tarzını benimser ve bu husustaki görevlerini ifa edersen, bu vasıta ile Rab’ımın üzerindeki nimetlerinin artmasını, faaliyetlerinden sitayişle bahsedilmesini temin etmiş tebaanın sevgisini hak etmiş, hayırlı işlere yardımcı olmuş olursun. Bu yüzden ülkene iyilikler akar, bölgende imar yaygınlaşır, topraklarında bolluk zuhur eder, haracın çoğalır, malların artar. Bu suretle de askerlerinin bağlılığı, senden onlara taşacak olan ihsan vasıtasıyla de halkın hoşnutluğu kuvvetlenmiş olur. Bu takdirde siyasetin ve idare tarzın takdir edilir. Bu husustaki adâletin düşmanlarınca bile beğenilir, tüm işlerinde adaletli' hazırlıklı, kuvvetli ve tedbirli olursun. Bu hususta rekabet ve yarış halinde ol, kimseye ön fenne, böyle davranırsan, Allah Taâlâ'nın izni ile sonuç itibariyle halin takdir edilir.
Ülkendeki vilayetlerden her birine bir emir müfettiş ve bir murakıp tayin et. Bu müfettiş' valilerin halini sana haber versin, tutum ve davranışları, sana yazsın. Sanki her valinin her husustaki her işini gözünle görüyormuşsun gibi bir halde ol.
Valilere, her hangi bir şeyi emretmek İstediğin zaman, bu konuda (yapmak) istediğin şeyin sonuçlarını nazar-ı itibara al. Şayet neticede selâmet ve afiyet bulunduğu kanaatine varır bunda güzel bir netice ve iyilik görürsen, derhal icra et. Aksi halde dur, düşün, taşın. 0 konuda bilgisi olan basiret sahibi kişilere müracaat et, sonra 0 işin tedbirini al, yap. Çünkü nice defalar, insan işine bakar, onu göre Yapmış olarak Bu durum onu azdırır ve kendini beğenme haline düşürür. Şayet işin encamını itibara almazsa, bu onu mahveder, işini alt üst eder. Yapmak istediğin ve giriştiğin her hususta, izzet ve Celâl sahibi Allah'ın kuvvet ve yardımından sonra, tedbire ve temkine başvur. Bütün faaliyetlerinde, Rabb'ından daima hayırlı olanını iste, (sık sık istihare yap).
Bu günün işini bugün bitir ve yarına bırakma, ekseriya işini bizzat kendin yap. Şüphe yok ki, yarının da kendine has bir takım işleri ve bugünden tehir edilen işleri yapmana engel olan hâdiseleri mevcuttur. Hiç şüphe etme ki, her gün, onda mevcut olan imkânlarla beraber geçip gider. Onun için, bir günün işini ertesi güne bıraktın mı, o gün üzerinde iki günün işi toplanmış olur. Bu suretle o işi yapman daha da güçleşecek ve bu hal seni hasta edene kadar sürecektir. Her günün işini o günde bitirirsen bedenini de gönlünü de rahata kavuşturmuş, üstlendiğin devlet işlerine hâkim olmuş, olursun.
İçlerinin temiz olduğunu deneyerek bildiğin, sana olan sevgilerine, samimi yardımlarına ve hâkimiyetini muhafaza etme hususundaki faaliyetlerine şahit olduğun şahıslar arasın- da faziletli ve mert olanlarına bak. İhtiyaç içinde kalırlarsa, onları bu durumdan kurtar. Sıkıntılarına katlan, hallerini düzelt ki, yoksullukları sebebiyle kimse onlara karşı büyüklük taslamasın. Hakkını aramasını bilmeyen zavallıların, maruz kaldığı haksızlığı sana arz edemeyen biçarelerin, fakirlerin ve âcizlerin işleriyle bizzat kendin ayrıca meşgul ol. Onlara son derece ihtimam göster, bu gibilerin işlerini, tebaandan iyi olanlara havale et. Böylelerinin hallerini düzeltmekte Allah'ın esas kıldığı hususları tatbik edebilmen için, onların ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını bana arz ediniz, diye berikilerine emir ver.
Yoksulları, bunların yetim ve dul olanlarını soruştur. (Bağdat'taki halifeye ve) Emirül mümine -Allah onu aziz kılsın— uyarak böylelerine Beytülmalden maaş bağla. Bu gibi kimselere merhamet edip ihsanda bulunurken Halifeyi örnek al. Böyle davranman halinde Allah onların geçimlerini düzeltir, bu yüzden senin nasibini daha da artırır ve bereketlendirir.
Körlere de hazineden bir pay ayır. Bunların içinden Kur'an'ı bilenlere (hamele-i Kur'an) ve çoğunu ezberlemiş olanlara, diğerlerine nazaran ihsanda öncelik ver, daha yüksek maaş bağla.
Hasta olan Müslümanların barınabilecekleri hasta haneler yap, onlara şefkatle muamele edecek ve hastalıklarını tedavi edecek tabipler tayin et. İsraf ölçüsüne varma- Şunu bil ki, insanlara hakları ve arzu ettikleri şeylerin en iyisi verilse dahi, yine de bu onları razı etmez, daha lütufkâr bir muameleye ve daha çok şeylere nail olmak tamimiyle İhtiyaçlarını bizzat valilerinin önüne götürmeden gönülleri rahat etmez.
Halkın ahvâlini araştıranlar, bazen yanlarına gelenlerin çokluğu sebebiyle rahatsız olur, maruz kaldıkları meşakkat ve külfet dolayısıyla zihinlerini ve hafızalarını bu gibi şeyler- den uzak tutarlar. Fakat adâlete rağbet eden, ve adâlete dayanan işlerin dünya itibariyle güzel' ahiret itibariyle çok sevap olduğunu bilen bir kimse, yüce Allah'a yaklaşma vasıtası ve Onun rahmetini İsteme vesilesi olan şeyleri önemsemeyen kimseler gibi olamaz.
Seninle görüşmek isteyenlere çokça izin ver, yüzünü onlara göster, kapıdaki muhafızlar halkın yanına gelmesine mâni olmasın, halka karşı mütevazı ol, şefkatli ol, ihsanda bulunurken cömertçe, gönül hoşluğu ile, sırf iyilik yapmış ve kazanmış olmak için, başa kakmadan ve bulandırmadan ihsanda bulun. Çünkü bu şekil- deki ihsan, Allah Taâlâ'nın izniyle kârlı bir ticarettir.
Gördüğün dünya işlerinden ibret al, senden evvel eski milletlerde ve geçmiş çağlarda yaşamış olan riyaset ve saltanat sahiplerinden ders al. Sonra tüm hallerinde Hakk Sübhanehu ve Taâlâ'ya O'nun sevdiği şeylerle bulunmaya, şeriatı ve sünneti (hükmü) ile emel etmeye, dinini ve kitabını tatbik etmeye dört elle sarıl. Bundan ayı ve buna aykırı olup da İzzet ve Celâl sahibi olan Allah'ın gadabını davet eden şeylerden kaçın.
Tahsildarlarının topladıkları ve harcadıkları mallara dikkat et, haram mal toplama, israf derecesinde masraf yapma. Ulemanın meclislerinde çokça bulun, onlarla istişare yap, onlarla düşüp kalk. Bütün isteğin, sünnete (ve güzel ananelere) uymak, bunu uygulamak, güzel ve yüksek ahlâk esaslarına göre hareket etmek olsun. Sohbetinde bulunanlardan ve dostlarından en fazla değer verdiğin kimse, bir kusur gördüğü vakit, bunu gizlice sana haber vermekten, heybetin sebebiyle çekinmeyen ve hatalı olan bir şeyi sana bildirme cesaretini gösteren şahıs olsun, çünkü senin en samimi dostların ve destekçilerin bunlardır.
Huzurunda bulunan memurlarına, devlet adamlarına, bütün kâtiplere âmir tayin edilen başkâtiplere her gün belli bir zaman ayır. Ellerindeki evrakı, danışacakları hususları, memurların ihtiyaç duydukları konuları, tebaa ve hanedanlık işlerini bu vakitte sana takdim etsinler. Sonra bu konularda sana getirilen şeylerden kulağını, gözünü, zihnini ve aklını tahliye et, (salim bir kafa ile) bu hususları tekrar gözden geçir, üzerinde dikkatle düşün. Bunlardan, hakka ve tedbire muvafık olanları hemen icra et. Bu hususlarda Ulu ve Yüce Allah'tan hakkında hayırlısını dile, istihare et. Bunlardan hakka ve maslahata muhalif olanları, tekrar soruşturma ve araştırma konusu yap.
Ne tebaana, ne de başkalarına, yapmış olduğun iyilikleri minnet etme. Müslümanların işlerinde, vefa, doğruluk ve yardımdan başkasını hiç kimseden kabul etme. Başkalarına, sadece bu esas üzerine yardımcı ol, iyilik yap.
Sana gönderdiğim bu mektubu kavramaya çalış, üzerinde dikkatle düşün ve ona göre hareket et. Bütün işlerinde Allah'tan yardım iste, ona istihare et. Çünkü Ulu ve Yüce Allah iyilikle ve iyilik yapanlarladır. En muazzam faaliyetin ve en kuvvetli arzun İzzet ve Celâl sahibi olan Allah'ın rızası, dinin nizamı, din mensuplarının izzeti ve temkini' Müslümanların ve zımmîlerin âdil ve dürüst bir idare içinde olmaları olsun. Ulu ve Yüce Allah'tan, sana olan yardımın, muvaffakiyetin, rehberliğin ve himayenin güzel olmasını niyaz ederim. Vesselam.
(Mukaddime, sh. 573-581, Çeviri: Süleyman Uludağ, Dergah yayınları)
Comments